-
1 varlığını sürdürmek
v. obtain, subsist -
2 gelmek
1. آب [آبَ]Anlamı: geriye dönmek2. أتى [أَتَى]Anlamı: bir yere gitmek, varmak3. أزب [أَزَبَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek4. آض [آضَ]Anlamı: geriye dönmek5. أطل [أَطَلَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak6. أكفل [أَكْفَلَ]Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek7. ألاح [أَلَاحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak8. أنهج [أَنْهَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak9. أهمع [أَهْمَعَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek10. أول [أَوَّلَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak11. اتضح [اِتَّضَحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak12. التحق [اِلْتَحَقَ]Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek13. انبلج [اِنْبَلَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak14. انثال [اِنْثالَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek15. اندفع [اِنْدَفَعَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek16. انساب [اِنْسابَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek17. انسجم [اِنْسَجَمَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek18. انسحب [اِنْسَحَبَ]Anlamı: geriye dönmek19. انصب [اِنْصَبَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek20. انفجر [اِنْفَجَرَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek21. انكشف [اِنْكَشَفَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak22. انهال [اِنْهالَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek23. انهمر [اِنْهَمَرَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek24. باء [باءَ]Anlamı: geriye dönmek25. بان [بانَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak26. بدا [بَدَا]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak27. برز [بَرَزَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak28. بزغ [بَزَغَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak29. تبدى [تَبَدَّى]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak30. تجلى [تَجَلَّى]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak31. تحمل [تَحَمَّلَ]Anlamı: dayanmak, tahammül etmek32. تدفق [تَدَفَّقَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek33. ترقرق [تَرَقْرَقَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek34. تشارك [تَشَارَكَ]Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek35. تعقب [تَعَقَّبَ]Anlamı: izlemek, takip etmek36. تقفى [تَقَفَّى]Anlamı: izlemek, takip etmek37. تكشف [تَكَشَّفَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak38. تناسب [تَنَاسَبَ]Anlamı: uymak39. تهطل [تَهَطَّلَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek40. تهيل [تَهَيَّلَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek41. ثاب [ثابَ]Anlamı: geriye dönmek42. ثج [ثَجَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek43. جاء [جاءَ]Anlamı: bir yere gitmek, varmak44. جرى [جَرَى]Anlamı: akmak, cereyan etmek45. حصحص [حَصْحَصَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak46. حضر [حَضَرَ]Anlamı: bir yere gitmek, varmak47. حي [حَيَّ]Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak48. حيي [حَيِيَ]Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak49. خرج [خَرَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak50. در [دَرَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek51. دفق [دَفَقَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek52. رجع [رَجَعَ]Anlamı: geriye dönmek53. ساب [سابَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek54. ساح [ساحَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek55. سال [سالَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek56. ساهم [سَاهَمَ]Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek57. سجم [سَجَمَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek58. سح [سَحَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek59. ضحا [ضَحَا]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak60. ضمن [ضَمِنَ]Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek61. طفا [طَفَا]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak62. طل [طَلَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak63. ظهر [ظَهَرَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak64. عاد [عادَ]Anlamı: geriye dönmek65. عاش [عاشَ]Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak66. عاود [عاوَدَ]Anlamı: geriye dönmek67. فاء [فاءَ]Anlamı: geriye dönmek68. قفل [قَفَلَ]Anlamı: geriye dönmek69. قهقر [قَهْقَرَ]Anlamı: geriye dönmek70. كر [كَرَّ]Anlamı: geriye dönmek71. كفل [كَفَلَ]Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek72. لاح [لَاحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak73. مثل [مَثَلَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak74. نبأ [نَبَأَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak75. نبغ [نَبَغَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak76. نتأ [نَتَأَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak77. نجم [نَجَمَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak78. نهج [نَهَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak79. هل [هَلَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak80. وزب [وَزَبَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek81. وضح [وَضَحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak82. عن [عَنَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak -
3 حي
Iحَيّ1. mahalleAnlamı: şehir, kasaba veya köyün bölündüğü parçlardan herbiri2. diriAnlamı: yaşamakta olan, yaşayan, canlıIIحَيَّ1. gelmekAnlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak2. yaşamakAnlamı: canlılığını sürdürmek -
4 присутствие
с(hazır) bulunma / olma; varlıkв ва́шем прису́тствии — sizin yanınızda
в прису́тствии всех — herkesin içinde / yanında
••сохраня́ть свое вое́нное прису́тствие где-л. — bir yerde askeri varlığını sürdürmek
-
5 obtain
v. sağlamak, elde etmek, edinmek, kazanmak, varlığını sürdürmek, süregelmek, var olmak, geçerli olmak, bulmak* * *elde et* * *[əb'tein](to get; to become the possessor of: He obtained a large sum of money by buying and selling houses.) elde etmek -
6 subsist
v. geçinip gitmek, var olmak, mevcut olmak, varlığını sürdürmek, geçinmek, yaşamak, geçindirmek -
7 subsist
v. geçinip gitmek, var olmak, mevcut olmak, varlığını sürdürmek, geçinmek, yaşamak, geçindirmek -
8 حيا
-
9 حيي
IحَيِيَgelmekAnlamı: varlığını sürdürmek, yaşamakIIحَيِيّ1. mahcupAnlamı: utangaç, sıkılgan2. utangaçAnlamı: sıkılgan, mahcup3. sıkılganAnlamı: utangaç -
10 عاش
عاشَgelmekAnlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak -
11 carry through
bitirmek, tamamlamak, yerine getirmek; varligini sürdürmek; ayakta tutmak -
12 durmak
1. انقطع [اِنْقَطَعَ]Anlamı: dinmek, kesilmek2. تعطل [تَعَطَّلَ]Anlamı: ışlemez olmak, çalışmamak3. تقطع [تَقَطَّعَ]Anlamı: dinmek, kesilmek4. توقف [تَوَقَّفَ]Anlamı: hareketsiz kalmak5. حيا [حَيَّا]Anlamı: varlığını sürdürmek6. وقف [وَقَفَ]Anlamı: hareketsiz kalmak -
13 сохраняться
несов.; сов. - сохрани́ться1) (ayakta) durmak, (ayakta) kalmak; varlığını korumak / sürdürmekэ́то пра́во за ним сохрани́тся — bu hakkı saklı kalır
экономи́ческие пробле́мы бу́дут сохраня́ться — ekonomik sorunlar varlığını koruyacak
сохрани́лись лишь сте́ны кре́пости — kalenin ancak surları ayakta duruyor
еди́нственное сохрани́вшееся зда́ние — ayakta kalan tek yapı
обы́чай сохрани́лся до́ сих пор — adet bugüne geldi
2) разг. ( выглядеть моложе своих лет) yaşını göstermemekон хорошо́ сохрани́лся — her dem tazedir
-
14 bestehen
bestehen*I vi1) ( existieren) var [o mevcut] olmak;es besteht keine Möglichkeit imkânı yok;es besteht kein Zweifel hiç kuşkusuz;\bestehen bleiben baki kalmak, varlığını korumak [o sürdürmek]unsere Artikel \bestehen alle aus natürlichen Materialien mallarımızın hepsi doğal malzemedendir;worin besteht das Problem? sorun nedendir?II vt1) ( Prüfung) geçmek (-den), vermek, başarmak;nicht \bestehen geçememek (-den), başaramamak, verememek;eine Prüfung mit 'befriedigend' \bestehen bir sınavdan 'orta' ile geçmek
См. также в других словарях:
yaşamak — nsz 1) Canlılığını, hayatını sürdürmek Hiçbir şey yaşarken daha önemli değildir. A. İlhan 2) Sağ olmak Deden yaşıyor mu? 3) Varlığını sürdürmek Balıklar suda yaşar. 4) Oturmak, eğleşmek Köyde yaşamak. Şehirde yaşamak. 5) Geçinmek Bu kazançla… … Çağatay Osmanlı Sözlük
besin — is. 1) Yenilebilir, beslenmeye elverişli her tür madde, azık, gıda 2) mec. Yaşamak, varlığını sürdürmek için gerekli şey Birleşik Sözler yedek besinler … Çağatay Osmanlı Sözlük
durmak — nsz, ur 1) Hareketsiz durumda olmak Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu. Y. K. Karaosmanoğlu 2) İşlemez olmak, çalışmamak Bileğimdeki saat durmuş. A. Gündüz 3) Bir yerde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tütmek — nsz, er 1) Duman veya buhar çıkarmak Dumanı tütmekte olan bir vapuru görerek artık yerine dönmeyi akıl etti. H. Taner 2) Dumanı geri vermek Kahvelerin içi tüten ocakla göz gözü görmez bir hâldeydi. S. F. Abasıyanık 3) mec. Yaşamak, varlığını… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayat geçirmek — yaşamak, varlığını sürdürmek ... gayet parlak ve kibar bir hayat geçiriyordu. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalmak — nsz, ır 1) Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. T. Buğra 2) Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. O. C. Kaygılı 3) de Konaklamak, konmak Hemen… … Çağatay Osmanlı Sözlük