Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

varlığını sürdürmek

  • 1 varlığını sürdürmek

    v. obtain, subsist

    Turkish-English dictionary > varlığını sürdürmek

  • 2 gelmek

    1. آب [آبَ]
    2. أتى [أَتَى]
    Anlamı: bir yere gitmek, varmak
    3. أزب [أَزَبَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    4. آض [آضَ]
    5. أطل [أَطَلَّ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    6. أكفل [أَكْفَلَ]
    Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek
    7. ألاح [أَلَاحَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    8. أنهج [أَنْهَجَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    9. أهمع [أَهْمَعَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    10. أول [أَوَّلَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    11. اتضح [اِتَّضَحَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    12. التحق [اِلْتَحَقَ]
    Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek
    13. انبلج [اِنْبَلَجَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    14. انثال [اِنْثالَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    15. اندفع [اِنْدَفَعَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    16. انساب [اِنْسابَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    17. انسجم [اِنْسَجَمَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    18. انسحب [اِنْسَحَبَ]
    19. انصب [اِنْصَبَّ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    20. انفجر [اِنْفَجَرَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    21. انكشف [اِنْكَشَفَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    22. انهال [اِنْهالَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    23. انهمر [اِنْهَمَرَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    24. باء [باءَ]
    25. بان [بانَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    26. بدا [بَدَا]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    27. برز [بَرَزَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    28. بزغ [بَزَغَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    29. تبدى [تَبَدَّى]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    30. تجلى [تَجَلَّى]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    31. تحمل [تَحَمَّلَ]
    Anlamı: dayanmak, tahammül etmek
    32. تدفق [تَدَفَّقَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    33. ترقرق [تَرَقْرَقَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    34. تشارك [تَشَارَكَ]
    Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek
    35. تعقب [تَعَقَّبَ]
    Anlamı: izlemek, takip etmek
    36. تقفى [تَقَفَّى]
    Anlamı: izlemek, takip etmek
    37. تكشف [تَكَشَّفَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    38. تناسب [تَنَاسَبَ]
    Anlamı: uymak
    39. تهطل [تَهَطَّلَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    40. تهيل [تَهَيَّلَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    41. ثاب [ثابَ]
    42. ثج [ثَجَّ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    43. جاء [جاءَ]
    Anlamı: bir yere gitmek, varmak
    44. جرى [جَرَى]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    45. حصحص [حَصْحَصَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    46. حضر [حَضَرَ]
    Anlamı: bir yere gitmek, varmak
    47. حي [حَيَّ]
    Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak
    48. حيي [حَيِيَ]
    Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak
    49. خرج [خَرَجَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    50. در [دَرَّ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    51. دفق [دَفَقَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    52. رجع [رَجَعَ]
    53. ساب [سابَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    54. ساح [ساحَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    55. سال [سالَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    56. ساهم [سَاهَمَ]
    Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek
    57. سجم [سَجَمَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    58. سح [سَحَّ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    59. ضحا [ضَحَا]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    60. ضمن [ضَمِنَ]
    Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek
    61. طفا [طَفَا]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    62. طل [طَلَّ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    63. ظهر [ظَهَرَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    64. عاد [عادَ]
    65. عاش [عاشَ]
    Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak
    66. عاود [عاوَدَ]
    67. فاء [فاءَ]
    68. قفل [قَفَلَ]
    69. قهقر [قَهْقَرَ]
    70. كر [كَرَّ]
    71. كفل [كَفَلَ]
    Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek
    72. لاح [لَاحَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    73. مثل [مَثَلَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    74. نبأ [نَبَأَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    75. نبغ [نَبَغَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    76. نتأ [نَتَأَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    77. نجم [نَجَمَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    78. نهج [نَهَجَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    79. هل [هَلَّ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    80. وزب [وَزَبَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    81. وضح [وَضَحَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    82. عن [عَنَّ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak

    Türkçe-Arapça Sözlük > gelmek

  • 3 حي

    I
    حَيّ
    1. mahalle
    Anlamı: şehir, kasaba veya köyün bölündüğü parçlardan herbiri
    2. diri
    Anlamı: yaşamakta olan, yaşayan, canlı
    II
    حَيَّ
    1. gelmek
    Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak
    2. yaşamak

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > حي

  • 4 присутствие

    с
    (hazır) bulunma / olma; varlık

    в ва́шем прису́тствии — sizin yanınızda

    в прису́тствии всех — herkesin içinde / yanında

    ••

    сохраня́ть свое вое́нное прису́тствие где-л.bir yerde askeri varlığını sürdürmek

    Русско-турецкий словарь > присутствие

  • 5 obtain

    v. sağlamak, elde etmek, edinmek, kazanmak, varlığını sürdürmek, süregelmek, var olmak, geçerli olmak, bulmak
    * * *
    elde et
    * * *
    [əb'tein]
    (to get; to become the possessor of: He obtained a large sum of money by buying and selling houses.) elde etmek

    English-Turkish dictionary > obtain

  • 6 subsist

    v. geçinip gitmek, var olmak, mevcut olmak, varlığını sürdürmek, geçinmek, yaşamak, geçindirmek

    English-Turkish dictionary > subsist

  • 7 subsist

    v. geçinip gitmek, var olmak, mevcut olmak, varlığını sürdürmek, geçinmek, yaşamak, geçindirmek

    English-Turkish dictionary > subsist

  • 8 حيا

    حَيَّا
    1. durmak
    2. selâmlamak
    Anlamı: selam vermek, esenlemek

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > حيا

  • 9 حيي

    I
    حَيِيَ
    gelmek
    Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak
    II
    حَيِيّ
    1. mahcup
    Anlamı: utangaç, sıkılgan
    2. utangaç
    Anlamı: sıkılgan, mahcup
    3. sıkılgan
    Anlamı: utangaç

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > حيي

  • 10 عاش

    عاشَ
    gelmek
    Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > عاش

  • 11 carry through

    bitirmek, tamamlamak, yerine getirmek; varligini sürdürmek; ayakta tutmak

    English to Turkish dictionary > carry through

  • 12 durmak

    1. انقطع [اِنْقَطَعَ]
    Anlamı: dinmek, kesilmek
    2. تعطل [تَعَطَّلَ]
    Anlamı: ışlemez olmak, çalışmamak
    3. تقطع [تَقَطَّعَ]
    Anlamı: dinmek, kesilmek
    4. توقف [تَوَقَّفَ]
    5. حيا [حَيَّا]
    6. وقف [وَقَفَ]

    Türkçe-Arapça Sözlük > durmak

  • 13 сохраняться

    несов.; сов. - сохрани́ться
    1) (ayakta) durmak, (ayakta) kalmak; varlığını korumak / sürdürmek

    э́то пра́во за ним сохрани́тся — bu hakkı saklı kalır

    экономи́ческие пробле́мы бу́дут сохраня́ться — ekonomik sorunlar varlığını koruyacak

    сохрани́лись лишь сте́ны кре́пости — kalenin ancak surları ayakta duruyor

    еди́нственное сохрани́вшееся зда́ние — ayakta kalan tek yapı

    обы́чай сохрани́лся до́ сих пор — adet bugüne geldi

    2) разг. ( выглядеть моложе своих лет) yaşını göstermemek

    он хорошо́ сохрани́лся — her dem tazedir

    Русско-турецкий словарь > сохраняться

  • 14 bestehen

    bestehen*
    irr
    I vi
    1) ( existieren) var [o mevcut] olmak;
    es besteht kein Zweifel hiç kuşkusuz;
    \bestehen bleiben baki kalmak, varlığını korumak [o sürdürmek]
    2) ( sich zusammensetzen) oluşmak ( aus -den), (ibaret) olmak (in -den);
    unsere Artikel \bestehen alle aus natürlichen Materialien mallarımızın hepsi doğal malzemedendir;
    worin besteht das Problem? sorun nedendir?
    3) ( beharren) ısrar etmek ( auf -de), ayak diremek ( auf -de)
    II vt
    1) ( Prüfung) geçmek (-den), vermek, başarmak;
    nicht \bestehen geçememek (-den), başaramamak, verememek;
    eine Prüfung mit 'befriedigend' \bestehen bir sınavdan 'orta' ile geçmek
    2) ( Gefahr, Krise) atlatmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > bestehen

См. также в других словарях:

  • yaşamak — nsz 1) Canlılığını, hayatını sürdürmek Hiçbir şey yaşarken daha önemli değildir. A. İlhan 2) Sağ olmak Deden yaşıyor mu? 3) Varlığını sürdürmek Balıklar suda yaşar. 4) Oturmak, eğleşmek Köyde yaşamak. Şehirde yaşamak. 5) Geçinmek Bu kazançla… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • besin — is. 1) Yenilebilir, beslenmeye elverişli her tür madde, azık, gıda 2) mec. Yaşamak, varlığını sürdürmek için gerekli şey Birleşik Sözler yedek besinler …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • durmak — nsz, ur 1) Hareketsiz durumda olmak Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu. Y. K. Karaosmanoğlu 2) İşlemez olmak, çalışmamak Bileğimdeki saat durmuş. A. Gündüz 3) Bir yerde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tütmek — nsz, er 1) Duman veya buhar çıkarmak Dumanı tütmekte olan bir vapuru görerek artık yerine dönmeyi akıl etti. H. Taner 2) Dumanı geri vermek Kahvelerin içi tüten ocakla göz gözü görmez bir hâldeydi. S. F. Abasıyanık 3) mec. Yaşamak, varlığını… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hayat geçirmek — yaşamak, varlığını sürdürmek ... gayet parlak ve kibar bir hayat geçiriyordu. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kalmak — nsz, ır 1) Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. T. Buğra 2) Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. O. C. Kaygılı 3) de Konaklamak, konmak Hemen… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»